Kişisel İlişki mi?

Geçen gün kitapçıda rastgele seçtiklerimin orasını burasını kurcalarken önsözünde “Yaşamak; kişisel ilişki kurmaktır” yazan bir kitaba denk geldim. “Utanmamış, sıkılmamış kafa bulur gibi aforizma yumurtlamış” diye okkalı bir küfür savurmak üzereyken toparladım. Ailem ve yakın çevrem evdeki eşyalarla, kedi ve köpeklerle, en çok da kendimle konuşmama alışık;  ancak toplum içinde kitaplara yüksek sesle küfretmemi yani kişisel bir iletişim kurmamı sanırım kaldıramazlar.

Evet; “Yaşamak; kişisel ilişki kurmaktır “ olabilir Sevgili Yazar! Varoluşumuzun tek amacı budur! Eureka… O yüzden; doğumdan itibaren sağımızın solumuzun  ‘hazır paket’ ana, baba, kardeş, akraba ile dolu olması yetmezmiş gibi tüm hayatımızı –Her oynadığımda çuvalladığım SIMS oyunu gibi…-  “ilişki” adı altında insan biriktirmeye!- öyle tanımlıyorlar-  birikenleri koruyup kollamaya en sonunda da birikintilerin yarattığı enkazları kaldırmaya adarız. Bizi öyle yetiştirdiler çünkü.  Sevgili yazar gibiler de bu malzemeleri bir güzel kullanır; “Kişisel İlişkiler Nasıl Korunur “ ya da “ En Az Hasarla Kişisel İlişki Kurmanın 10 Yolu” gibi kitaplar yazar.  İşte bu kafalar, milleti yoldan çıkarıp sonra da ‘Türkiye Ruh Sağlığı Profili’ verilerine gözlüklerinin üzerinden bakarak “cık cık cık” demesin.  Bugün ülkede 5.5 milyon kişi tescilli, bunun 10 katı kadar tescilsiz; depresyon başta olmak üzere anksiyete ( kaygı bozukluğu) gibi rahatsızlıklardan muzdarip insan olmasını sosyoekonomik ya da politik nedenlerde aramasın. Sokaktan geçen herhangi birine sorun “Ruh sağlığınızı en çok ne bozuyor?”  diye. Vereceği yanıt yüksek ihtimal “diğer insanlar ve kurduğum ilişkiler” olur. Yaşamın temel amacı kişisel ilişki kurmak ise sonucu da depresyon ya da kaygı bozukluğudur.

Şimdi; bu konuda yazmaya kalksam piyasadaki “İlişkiler Üzerine Yumurtlamalar” raconuna uymaz ve doğal olarak okunmaz. Bir de üstüne  bir sonraki yılın “Türkiye Ruh Sağlığı Profili” verilerine “SS” olarak bir katkı sağlarım. Çevremde bu alanda hiç de başarılı biri olarak tanınmıyor olmak da üzerine tüy diker. Ancak yine de anlatacağım. Lütfen piyasadaki “İlişki guruları” kadar görüşlerime de kulak verin. Hoş, benim  “aydınlanma” olayım pek de havalı bir dekorda gerçekleşmez ama olsun. Genelde mutfakta yemek yaparken aydınlanırım. Ancak, sağlam aydınlanırım. Şimdi, sıkı durun! Piyasadaki tüm kişisel gelişim ya da ne deniyorsa bu konuyla ilgili kitaplara bakın. Çoğunluğu, fos ve gerçeklikten uzaktır. Neden mi?  Çünkü, en başta ilişkilerin doğasını yanlış anlatırlar “İlişkinizi Nasıl Korumalısınız?”  gibi tuhaf sorular sorarak onları statik bir doğada değerlendirirler. Bu sabitliğin korunabilmesi için de öneriler sıralarlar. Oysa, çalışma arkadaşlarınız, çocuğunuz, sevgiliniz ya da komşunuz olsun fark etmez; kurduğunuz ilişkiler statik değil, dinamiktir. Diğer bir deyişle masallardaki gibi “sonsuza kadar mutlu ve süren bir ilişki” diye bir sabitlik keşfedilmiş değildir.  En az iki kişi ile kurulan tüm ilişkiler; zaman, mekan, diğer insanlar gibi her türlü dış etkenlerden etkilenir ve kontrolünüz dışında değişirler. İstediğiniz kadar kendinizi parçalayın ilişkileriniz tıpkı hava durumu gibi sizden bağımsız olan bir nanedir. Kitaplar, ilişkileri evinizdeki kristal avize gibi anlatsalar da onları koruyup, kollayıp parlatarak berbat bir hal almalarını ya da sonlanmalarını engelleyemezsiniz.

Eğer dinamik doğalarına karşın ısrarla enerjinizi ilişkilere harcamak istiyorsanız; hiç olmazsa ikinci öneriye kulak verin.  Anamızın karnından çıktığımızdan itibaren insanlarla ilişkilerde bize egoist olmamamız gerektiği öğretilir. Kimdir egoist? “Benim için benden daha önemli bir şey yoktur!”  diyen ve tüm yaşamını ve doğal olarak ilişkilerini buna göre yaşayandır.  “İlişkiler Üzerine Altın Yumurtalar” kitaplarında işte bu durum neredeyse bir hastalık gibi anlatılır. Bu şekilde düşünenlerden kaçmanız söylenir. Onun yerine bol bol alturizm yani bencilce duygularınızı ya da çıkarlarınızı olabildiğince bastırıp hep başkalarının yararını düşünerek yaşamak, davranmak ve ilişki kurmak öğütlenir. Buyrun! İlişkilerin statik değil dinamik olduğu gerçeğini yadsımaları yetmezmiş gibi iyice dibe vurun diye bir de “saçınızı ilişkileriniz için süpürge edin” derler. Bu şekilde davranmayı öğrenirseniz  eğer  patronunuz sizi daha çok sever birlikte akşam içmeye bile gidebilirsiniz. Birlikte zaman öldürmeyi sevdiğiniz üst komşunuz da -sırf ilişki bozulmasın diye ses çıkarmadığınızdan- belki tepenize halı silkelemeyi bırakır. Sevgilinizin arızaları da bu vericiliğinizle düzelebilir. Sevgili dostlar, mutfak aydınlanmalarım bana gösterdi ki “genel vericilik” sadece kan gruplarında işe yarar; insanlar arasındaki ilişkilerde değil.  Eğer, ellerinizin titremesini,  geceleri uykunuzun kaçmasını ya da öz saygınızın ‘verici’ olmak adına yerin dibine boylamasını istemiyorsanız  öncelikle ilişkilerle ilgili tüm kitaplarınızı çöpe atın. Bu saçmalıkları anlatan gurulara rastladığınızda TV nizi derhal kapatın. Yaşama amacınızı ‘Ben’ olarak belirleyin ve en değerli ilişkinizi kendinizle kurun.  Enerjinizi kendinize; zamanınızı ve paranızı da daha anlamlı kitaplara harcayın. Sevgiyle ve kendinizle kalın!

SS

Share:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir